Türkiye’nin geçmişte meydana gelen darbelerle demokrasisi ağır yara aldı…
Bu darbeler Türkiye tarihine bir kara leke gibi yerleşti ve iz bıraktı.
28 Şubat darbesi de Türkiye’nin tarihinde iz bırakan ve 27 yıl geçmesine rağmen unutulmayan bir süreç olarak karşımıza çıkıyor.
“Post-modern” için o dönem “Bin yıl sürecek” deniliyordu. Ancak öyle olmadı.
1995 genel seçimlerinde Refah Partisi sandıktan birinci parti çıktı ve Refah-Yol hükümetine giden süreç hızlandı. Necmettin Erbakan’a başbakanlık yolu açıldı.
Ancak seçim sonrası süreç hiç kolay olmadı. Erbakan ve Tansu Çiller istifaya zorlandı.
Askerlerin hükümeti görevden zorla alması da 28 Şubat’ın “post-modern darbe” olarak anılmasına yol açtı. Askerlerin deyimiyle “demokrasiye balans ayarı” yapıldı..
Medya silah olarak kullanıldı
O dönem darbeyi gerçekleştirenler, medyayı adeta bir silah olarak kullandı. Medya üzerinden baskı yapılmaya başlandı.
Aczimendiler, Fadime Şahin ve Müslüm Gündüz olayları kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Başbakanlık Konutu’ndaki iftar ve Sincan’daki Kudüs gecesi de darbe isteyenlerin hevesini kabartmaya başladı.
Erbakan istifa etti, partisi kapatıldı
Tarihe geçen o kritik Milli Güvenlik Kurulu’ndan 24 gün önce Sincan sokaklarına 20 tank ve 15 zırhlı araç çıkarıldı. Bu da darbenin ayak sesiydi.
Sürece adını veren toplantı, 28 Şubat 1997’de Çankaya Köşkü’nde yapıldı. Toplantı 8 saat 45 dakika sürdü. Necmettin Erbakan, Başbakanlıktan istifa etti. Ardından Refah Partisi kapatıldı.
Erbakan ve bazı parti yöneticilerine siyaset yasağı konuldu. Türkiye, milletin oyuyla seçilmiş başörtülü milletvekilinin Meclis’ten nasıl kovulduğuna da şahit olmuş oldu.
Erbakan imza atmadı
Toplantıda, 20 maddelik bir karar alındı. Bu kararların bazılarının çok sert olduğunu ve yumuşatılması gerektiğini ifade eden Başbakan Erbakan, imza atmadı.
Fakat medya, ‘imzayı attı’ diye i servis etti.
28 Şubat darbesinin en büyük utancı: Başörtüsü yasağı
14 Mayıs 1997’de Şubat kararları kapsamında kılık kıyafet denetimleri başladı. Tesettüre uygun giyinen kadınlar sosyal hayattan, ailesinde tesettürlü olan askerler ordudan tecrit edilmeye başlandı.
Birçok Kur’an kursu ve dini faaliyet gösteren vakıf kapatıldı.
22 Mart 1997’de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, imam hatip lise ve ortaokullarının aşamalı olarak kaldırılması yöntemi üzerinde durulduğu açıklandı.
1997’de Sivas Cumhuriyet Üniversitesi başörtülü hemşirelik bölüm birincisinin törene alınmaması da o yıllarda yapılan zulmün sembolü oldu.