Geri sayım başladı artık, Pazar günü tıpış tıpış gidip oylarımızı kullanıyoruz tamam mı…
Bu hatırlatma ile girizgah yaptıktan hemen sonra konuya gireceğim çocuklar. Bugün size Erbakan cephesinden duyumlar getirdim..
Fatih Erbakan hakkında bazı haberler çıktı, Yeniden Refah Partisi’nin AKP’nin yanında yerel seçimlere girmesi için şart koşmuştu. Heyet kuruldu, AKP’nin adayını açıkladığı Kocaeli ve Sakarya Büyükşehir Belediyeleri, sonra, İstanbul’da Arnavutköy, Sultangazi, Sultanbeyli; Ankara’da da Pursaklar veya Çubuk’un aralarında bulunduğu ilçelerde kendi adaylarının desteklenmesini istedi. Bunları da biz alalım dedi yani özetle…
ANLAŞAMADILAR AMA…
Tabi AKP bu teklife karşı teklifle gitti, Bursa’da Yeniden Refah’ın adayını çekmesini, İstanbul, Ankara, İzmir’in de aralarında bulunduğu 10 dolayındaki büyükşehirde de adaylarının desteklenmesini istedi.
Netice itibariyle taraflar anlaşamadı.
Dediler…
Ama Ankara’da Hürrem ablanızın kulağına gelenler öyle değil…
Söylenenlere göre Fatih Erbakan’ın istekleri öyle sadece il-ilçe başkanlıkları değilmiş, biraz da para varmış işin içinde…
YILLARIN “KAYIP TRİLYON”LARI HİÇ UNUTULMADI
Ama bilirsiniz, kibar bir çocuktur Fatih Erbakan, öyle yekten söylemek yerine daha kibar dile getirmiş mevzuyu ve ‘kayıp trilyon davasında ailemiz epey zarara uğradı, oradaki kayıplarımız telafi edilse’ şeklinde yansıtmış…
Şimdi bilenleriniz de vardır bilmeyenleriniz de…
O yüzden hızlıca 1998 senesine bir dönüş yapıp aydınlatayım sizi:
28 Şubat süreci sonrası, Refah Partisi kapatılmıştı. Yöneticilerinden -ki lideri Necmettin Erbakan- ellerindeki hazine yardımını iade etmeleri istendi. Hemen ardından dönemin Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, bu söz konusu paranın kapatılma tarihi öncesinde harcanmış gibi gösterildiği iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.
Burada bir parantez açayım çocuklar, “Kayıp Trilyon” denilince hafızalarda yer etmiş bir isim daha var: Süleyman Mercümek. RP’nin kasası olarak bilinir. Ondan niye bahsettiğimi izah edebilmem için biraz daha geriye, 1994’e götüreceğim sizi:
Refah Partisi Bosna savaşı sırasında İHH aracılığıyla yardımlar topladı. Hem Türkiye’de, hem de Avrupa’da vatandaşlardan Bosna’ya yardım için trilyonlarca lira toplandı.
ÇİLLER’DEN KARŞI HAMLE
Fakat dönemin Başbakanı Tansu Çiller, kendisi ve kabinesi hakkında durmaksızın gensoru önergesi veren Refah Partisi’ne karşı bir hamle yaptı, ve bu toplanan paraların akıbetini sordu ve 22 Şubat 1994’te, RP’nin yurtiçinde ve yurtdışında Bosna’ya yardım amacıyla topladığı paranın yarısını yerine ulaştırmadığını iddia etti.
Şevket Kazan (RP Grup Başkanvekiliydi o zaman) Çiller’in iddiasına “Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’e sorsun” diyerek yanıt verdi vermesine lakin aynı gün Bosna-Hersek Ankara Büyükelçisi Hajrudin Somun, RP’den kendilerine para gelmediğini açıkladı.
Bu açıklamanın ardından Mayıs 1994’te soruşturma açıldı, Mercümek’in banka hesaplarında toplam 16,5 trilyon lira olduğu ortaya çıktı. Para trafiği incelendiğinde “ Bosna’ya yardım” adı altında toplanan paraların Avrupa Milli Görüş Teşkilatı’nın üyelerinden oluşan İHH’nin Almanya’daki hesaplarına, ordan Mercümek’in Almanya’daki hesabına, oradan da yine Süleyman Mercümek’in Türkiye’deki hesabına akıyordu. Yani Mercümek’in hesabındaki paralar, yurtiçinde ve yurtdışında epey bir tur atıp RP’nin örgütlerine pay ediliyordu.
Mercümek, açılan davalar sonucu suçlu bulunarak 20 trilyon TL para ve 4 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Dava kapsamında dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de suçlanmıştı. Hakkında kovuşturmaya gerek olmadığı kararı verilmişti.
BUHAR OLAN PARALAR
Necmettin Erbakan’ın ölümünden sonra çocuklarının neden miras kavgasına tutuştuğu şimdi biraz daha anlam kazanmıştır diye düşünüyorum.
Biz Kayıp Trilyon davasına dönelim:
O dönemin 896 milyar TL’si adeta buhar olmuş gibi ortada yoktu.
Dava açıldı, incelemeler yapıldı, 1 trilyona yuvarlanan bu rakam davanın da böyle anılmasına yol açtı.
O dönem bu paranın hatrı epey sayılırdı çocuklar, siz hesaplayıverin nasıl bir servet olduğunu, yaşlı insanım beni uğraştırmayın…
Sonunda bu paranın sahte belgelerle harcanmış gibi gösterildiği iddia edildi… Erbakan’ın Altınoluk’taki yazlığı, Ankara ve İstanbul’daki üç evi ve Balıkesir’deki gayrimenkulleri, hepsine haciz konuldu, kendisi hapis cezasına çarptırıldı, sonra o parayı faiziyle ödemesi istendi vs…
Şimdi Fatih Erbakan’ın AKP ile yerel seçime girmek için kibarca şart koştuğu bu ‘mağduriyet’ biraz daha netleşmiş olmalı kafanızda… Zaten her fırsatta bu ‘kayıp trilyon davası’ sonrası ailece yaşadıkları mağduriyeti belirtir, muhakkak denk gelmişsinizdir.
O cenahta konu hiç unutulmadı ki zaten, Şevket Kazan dava süreciyle ilgili kitap bile yazdı,
Velhasıl Ankara kulislerinde bu aralar -sizin deyiminizle- Jr. Erdoğan var.
Şu son düzlükte bakalım daha neler görecek bu gözler, neler duyacak bu kulaklar…
Siz de beni takibi ihmal etmeyin….
Hürrem Elmasçı